31 Aralık 2009 Perşembe

Stockholm, Blue Snow, Mavi Kar; On birinci yazı

Değerli İzleyici,

Antarktika’dan gelen tuhaf hava dalgaları iki gün önce buraya ulaştı. Stockholm, farklı bir giyim kuşam ile eski yılı geride bırakacak ve yeni yıla bu urbalarla girecek. Bu anlaşıldı. Kar yağışı yok son iki gün.

Fakat Antarktika’dan akan dalgalar havayı tuhaf bir şekilde yüklemiş, şöyle ki hava içinde taşıdığı ıslak molekül parçacıklarıyla ağaçlara ulaştığında orada mikro yıldızcıklar oluşuyor. Pırıl pırıl, kıristalize bir ışıltı yansıtıyor bunlar. Kar mavisi de bu arada farklı mercekler tarafından görülebiliyor ancak. Evet! İşte böyle. Fakat bir şey var!

Çok hızlı bakın; köprü ve köpekler iki görüntü bizi beklemeden öne geçti. Bu görselliklerin ardından koşuyoruz. Hedefimiz Longholm Adası. Bazı gazeteciler sıcak odalarında, bu geri gelmeyecek yılın son saatlerinde, içkilerini yudumlayarak yorgunluk atmak isterken, Feryal Hanım ve ben dışarıya çıkıyor ve eksi 8 – 10 derecede hızlı bir yürüyüşe başlıyoruz. Buyurunuz yer var!

Size de; 'hazır mısınız' diye soruyoruz. Bilmediğiniz bir yerdesiniz! Bu arada ikimiz bir fotoğraf yarışı başlatacağız! Bakın aşağıda kardan adam, yalnız ağaç fotoğrafı da geçti hızla, koşuyoruz fakat gerideyiz.
Fotoğrafın kuralları serbest! Benim elimde Casio - Exilim 10.1 megapixel minik bir makine var. Feryal Hanım ise Xacti 60 Sanyo ile yola çıkıyor. Arada bir değiş tokuş yapıyoruz. Heyecan verici sonuçlar çıkıyor ortaya, şaşıp kalıyoruz!

Hedefimiz Longholm Adası, dedik. Hemen adaya geçişi sağlayan köprünün oraya kadar gidip döneceğiz. Hava sert! Daha fazla ileri gidemeyeceğiz gibi bir olasılık da var. Duruma göre döneceğiz.

2009 yılını miskinlik veren bir ortamda yolcu etmek de var işin içinde fakat böyle canlı bir yıl yarı ayık bir bilinçle yolcu edilemez. Bir de gelen yılı capcanlı karşılamak var. Şuna da hazır mısınız?

Gece tam saat 24’te Vesterbron köprüsünden, karşıdaki maytap ışıltılarını izleyen yüzlerce insanın arasına karışarak, oradan size gazetecilik denilebilir haberler yapacağız. Nasıl!

Şimdi kısa bir yürüyüş denemesi bu. Yola işte bu tür düşüncelerle çıktık. Köprüye hızlı girdik. Ben çekim yaptığımda sol elimdeki eldiveni çıkarıyorum. İlk çekim Longholms Bron. İkinci çekim Vesterbron, ‘Batı Köprüsü’ bu her iki çekimi de çerçeveleme ve objeler arası uyum açısından Köğekli fotoğrafla Feryal Hanım kazandı.

Adanın öte yakasına geçtik, yürüyüş iyi gidiyor, geriye dönme tasarımı sona erdi. Fotoğraflar önde koşarken bu kez biz öne geçtik! Al renkli bir obje gördük uzakta. O yöne koştuk. Aramızda hızlı bir çekim yarışı ve obje, yer bağı saptaması var bu yarışta. Bu görsellik bana artı verdi. Kırmızı giyimli çocuk nerede? Yanda bu fotoğraf yanıtını veriyor. Fakat derinlik açısından Feryal Hanım'n çekimi de iyi.

Ardısıra sonu görünmeyen bir yol, bir ev ağaçlar arasında ve gizlenmiş bir ev. Çekimler sürdü. Bir ara sağ elimin beni işitmediğini anladım. Çekimi bıraktım.
Elimdeki bu makine ile yarışın bittiği anlaşıldı. Bir süre tek başına koştu Feryal Hanım. Ben elimin beni duyumsaması işini öne aldım elimi ağzıma götürüp hohlamaya ve öteki elimle oğuşturmaya başladım ve Ada’nın çıkışına döndüm.

Burada ışık sorunu ve sorusu ortaya çıktı. Kar mavisi diye bir de görsel yükleme başladı her iki makinede. İnsan gözü tarafından görülmeyen bir durum bu kar mavisi. Makineler bu maviyi, ışığın objeye vuruşu ile oranlıyor. Her makine farklı. Maviden uçuk mora geçiş yaparken derinlik boyutu yer yer silikleşebiliyor. Bu arada apansızın sönen yıldızlar gibi kar mavisi akşama döndü.


Ada’yı geride bırakacak köprüye yaklaşırken beni görüntüye alan Feryal Hanım bir başarıya daha imza attı. Neredeyiz? Bunun için bir simge var aşağı karede. Bunu fotoğraf belgeliyor.

Başka ilginç bir giz daha vereyim! ‘Çıplak Viking’ adlı romanımı bu adada yazdım. Evet! Zaman zaman manuel makinemi yanıma aldım ve kırlara çıktım.
Yazdı! Böyle bir kış değildi o günler. Bu anılar çığ gibi gelip geçtiler ve bu romanı yazdığım yirmi yıl öncesine bir an uçarak kaydım. O ara fotoğraf çekme işini bırakmış olduğumu sonra algıladım. Elimin canlanıp işe yaraması ise şöyle üç saat aldı.

2010 yılı da maytap şenliği ile ufukta hazırlandı. Uzakta sesler var. Çat! Çat kapıyı çaldı çalacak! Bakın, böyle kar gibi apaydınlık olmalı, hepimize sağlık, esenlik getiren bir yıl olmalı bu yıl.
Sağlık ve esenlik her işin başı...
Sevgi, içtenlik...

Feryal - Tekin SonMez
Stockholm, 31 Aralık 2009