23 Mart 2012 Cuma

Bursa'da geçen son bir hafta on günlük kitap fuarının verdiği iyimserlik duyumu ile Bursa'dan Stockholm'e koştum.

Bir de ne göreyim! Kuzey, daha doğrusu İsveç yapı teknolojisi karşıladı beni.

Çok büyük üç salon dopdolu, yeni buluşlarla sırlarını ve kapılarını açmış ben Stockholm'a ulaşamadığım sırada.

Sırları bu kez güneş enerjisinden hava konusuna dönüşmüş. Havayı nasıl kullanacağız?

Kullandığımız havayı tekrar kullanmak için ne yapmalıyız?

2 Mart 2012 Cuma

Alfred Nobel Müzesi..Bayan Curie, Maria Sklodovvska orada duruyor ve sizi bekiyor.

Nobel Müzesi salonlarında sergilenmenin önemli olan nedir?

Nobel Müzesi ana galerisinde her zaman Nobel ile ilgili değişik sergiler yapılır. Bu ne demektir?

Bu kez Bayan Curie oradadır ve aylardan beri izleyiciye tek başına sunulmaktadır.

Bir olgu, sonuçta yerliyerini bulmuş emektir.

Madam Curie oradadır. Tufat değil mi! Neden oradadır?

Çünkü çember, daire tamamlanmıştır. Bu bir olgudur.

Her olgu, o aşamaya varmadan önce olaylarla, olagalen hareketlerle sürer ve bir yerde durur.

Durur ya da o hareket, girişimini bir başka harekete bırakır.

Dört yüz metre bayrak yarışını anımsayalım.

Şöyle ki bayrak değiştirmedeki o ince sanatsal hareketleri anımsayalım.

O hareket bir başkasına devinimi tam aktarmadan önce, o hareketle ince bir çizgide birlikte koşar. Tıpkı yaşam ve ölüm çizgisi gibi...

Buradaki olgu bize şunu veriyor. Zincirin bir çok halkasıyla birbirine bağlı bir hareketler bütünü sona varmış ve çember, daire kapanmıştır.

İki kez hem de üst üste gelecek şekildedir olgu.

Buradaki olgu bize şunu veriyor. Bayan Curie, oradadır.

Nobel Ödülünün iki kez almak üzere oradadır.

Dört yüz metre bayrak yarışını ikiye katlayarak koşmuştur.

Bu işte, Nobel Ödülünün iki kez almak üzere oradadır.

Sergiyi baştan izlerken, daha işin başında sarsıldınız.

Dört yüz metre bayrak yarışında yüz metreyi katlayarak koşmak.

Bireylik yaşamını bilim için sunmak... O ara, atom dalgalarını, radyum ve polonyum’u bulmak.

Şimdi soruyorsunuz! Neden oradasınız?

Bu varoluşmada, kendi yerinizi sorguluyorsunuz...

Gerçekten sarsıldınız. Oturacak bir yer aradınız.

Müzenin çıkış kapısına yakın rahat oturma yerleri var.

Oturduğunuz yerde bilgisayarla slayt sunumları da var.

Fakat çok sarsıldığınız için dışarıya bakmak istediniz.

Başınızı çevirince, Nobel Müzesi'ni alana bağlayan boşlukta kaldı gözleriniz.

Sergide izlence olarak sunulan bilimsel öykü etkiledi belli ki.

Biraz da o sarsıcı ritmden kaçmak ve sonra yine ona dönmek de var.

Bayan Curie, Maria Sklodovvska orada duruyor ve sizi bekiyor.

Siz dışarıya, alandaki boşluğa ölü gözlerle bakıyorsunuz.

İşte, zihninizle bir an uyandınız yine. Karşıda orta çağ konutlarının renkleri, Alman Gotik mimarisi konutlar, bilimsel gerçeklere çakılıp kalan ve orada donakalan durgun usunuzu gerçeğe doru çekiyor.

Sakinleşin! Sergiyi biraz sonra birlikte yine izleyeceğiz...

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez

1 Mart 2012, Stockholm

24 Şubat 2012 Cuma

Alfred Nobel Müzesi'nde coşkulu bir tören var...

Alfred Nobel Müzesi her an esin veren bir yerdir benim için.

İnsanın usuna gelmedik konular orada bir fikir ışıması gibidir.

Alfred Nobel dinamiti buldu diye eleştirildi çoğu kez.

O bulmasa idi başkası bulacaktı.

Teknoloji devrimi duracak değil.

Başkası bulsaydı ne olurdu?

Anlamsız sorular bugün.

Alfred Nobel buldu..

Patentini aldı dinamitin.

Buradan gelen para var...

Bir bölümü bilimsel buluşlara veriliyor.

Bunların arasında Nobel Edebiyat ve Barış Ödülü de ayrı iki daldır.

Alfred Nobel işte bunları düşündü.

Vasiyetinde bunu ilkelere bağladı.Çocuğu yoktu. Fakat varisleri bu vasiyeti çürütmek için çok uğraştılar. Kazansalardı Maria Sklodovvska gibi bu dahileri dünya tanıyamayacaktı.

Bilimsel gelişmeler bu denli hızlanmayacaktı.

Çünkü Alfred Nobel'in tutum bilim insanlarını gönendirdi.

Araştırmalar, bu ödül nedeniyle cidddi bir rekabete dönüştü dünyada.

Yazınsal metinciler de bu rekabette yerlerini aldılar.

Diller de bu konuda bir yarış içine girdiler.

Nobel Ödülü almış bir yazar,

O dille yazdığı için ödülü kazanmıştır görüşünü paylaşırım ben de.

Bugünkü konu bunlar değil.

Aşağıdaki fotoğrafta Varşova'da...

adını taşıyacak olan bilimsel bir araştırma enstitünün temellerini atan kadın var.

Elinde kürek olan bir bayan.

İki kez Nobel Bilim Ödülü alan kişi var mı...

Fizik ve kimya Nobel ödülleri...

Bugün bir bilim kadını var evet.

Radium Enstitüsü’nün temellerini (1925) atıyor.

Dünyada ilk bilim kadını belki.

Maria Sklodovvska 1867’de Varşova’da doğdu.

Yaşamını kimya alanına adadı.

Paris’e gitti ve bilim adamı Pierre Curie ile (1895) evlendi.

Kızı Irene (1897)doğdu.

Çalışmalarını atom alanına kaydırdı.

Radioaktiv tanımını kullandığı atom dalgalarını, radyum ve polonyum’u keşfetti.

Nobel Fizik ödülünü (1903) paylaştı.

Nobel Kimya ödülünü (1911) paylaştı.

Polonya’da Radyum Enstitüsü’nün temellerini attı (1925).

1934 de Paris’de ölümünden bir yıl sonra...

Tuhaf bir şey daha oldu.

Bayan Curie'nin kızı Bayan Irene Nobel Kimya ödülünü paylaştı.

Sağdaki son fotoğrafta Bayan Curie'yi erkek bilim insanları arasında tek başına görüyorsunuz.

Böyle işte.. kimileri para, pul, ev, yazlık, kışlık, koltuk, kanape peşinde koşar...

Kimileri de böyle işte hem de çocuklarına da koşacakları bir yol açar...

Maria Sklodovvska, Madame Curie konusunda bu dahi bayan konusunda büyük bir sergi var Nobel Müzesi'nde. Bu konuyu ilk fırsatta biraz daha işleyeceğim.

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez

24 Şubat 2012, Stockholm

19 Şubat 2012 Pazar

Stockholm Antika Fuarı tüm eğilimleri sarsıyor... Antikanın paradan daha hoşnutluk verdiğini söyleyen antikacılar konuşuyor...

Dün antika fuarı konusunda sunum yaptım.

Bir gelin iskemlesi ve bir de dolap sundum fiyatlarını vererek.

Dolap 26 bin isveç kronana satılmış.

Bugün ayrı daha yüksek kalitede antika mobilya örnekleri veriyorum.

Sağ köşede sunulan dolap 132 bin İsveç kronuna alıcı bekliyor.

Yaklaşık 1770 yapım yılı olarak tahmin ediliyor.

Hafta sonu izleyici sayısı çoğaldı.

Belli ki iyi durumda olan bir kesim böyle bir sektörü yaşatıyor.

Her şeyden önce cebinde artı parası olan sınıf bu hobi için hazır olabilir.

Bu tür eğilimlerin küçük yaşta başladığını, bunun da yine anne babanın eğilimi ile birlikte ekonominin belirlediğini söylemeye gerek var mı...

Solda ikinci dolap da 1700'lere dayanıyor. Küçük bir şey. 29 bin İsveç kronu.

Üç ayrı kategoride bakalabilir bir sektör olduğunu unutmayalım.

Bu işi yaşamının nirengi noktası yapanlar bakalım neler söylüyor.

Antika alım satımcısı Bay Lars-Yngve Johansson, 'Saker ar roligare en pengar' diyor.

Şöyle :'Bu tür şeyler, paradan daha hoş!'

Açık artırma uzmanları da var bu konuda.

Yaşamını antik eşyalara adamış olan kişiler konuşuyor.

Açık artırma uzmanı Bayan Anette Granlund :'Kunskap er nödvendigt,' diyor.

Şöyle: 'Antikacılıkta bilgi zorunludur.'

Değişimi betimleyen başka bir açıklama var.

Yine antikacı Bay Lars Broberg :'Glöm alla trender!

Şöyle: 'Tüm eğilimleri unut!' diyor.

Sağda üçüncü sırada bir dolap var 38 bin İsveç kronu.

Solda dördüncü sırada masası ekli olarak duran bir dolap var.

Dorukta saatli bu masanın üstünde tahta kap/kacak var.

Bunun fiyatı 125 bin İsveç kronu.

Kuşkusuz bunların tümü elyapımı şeyler.

Sağda dördüncü sırada mermer sanıyorum bir masa var. Yine 1700'lerle tarihli.

195 bin İsveç kronuna sanırım alıcı buldu.

İşin ciddi bir yanı olan ve hem parasal açıdan hem de bilgi açısından hatırı sayılır bir sektör bu.

Yüklü bir ekonomisi olsa da o kişinin bilgisiz de yapamayacağı bir alan.

Bu anlamda bilgi ile sahne alan antikacılık çok başka bir şey.

Konu kapsamlı. Ancak küçük eğilimler ve meraklar da var.

Fazla bedeli olmayan hevesler de unutulmamalı bu konuda.

Onlara da yanıt verebiliyor eski eşyalar.

Size bu konudaki alan genişliğini verebilir bir sunu.

Anahtarlar, kilitleri de gösteren fotoğraf bu fuarda yer alıyor.

Böyle ne tür bir ortam olduğu anlaşılıyor. İşte birkaç yüzyıllık bir yayık.

Beş alt bin İsveç kronu.

Sonuç olarak antikacılık başka...

İkinci el alım satımı başka bir şey.

Kullanılmış eşyalar haraç mezat her yerde var.

Bunlarla birlikte son yıllarda ortaya çıkan ekonomik kriz bazı eğilimler yarattı.

Toplumsal destek konuları da sıklaştı.

Son ekonomik eğilimlerde görülen ivmeler var...

Bu eğilim değişmesi sonucu, çoğu kişi taşıma zahmetine katlanarak,

atık olacak eşyayı, doğrudan kilise satış mağazalarına, bağış olarak torbalarla, paketlerle getirip bırakıyorlar.

Daha önceleri bunlar, ihtiyacı olanlar alsınlar diye sokakların belli yerlerine bırakılırdı.

Bir yandan hem ekonomik çöküntü var, hem yeni mallarda fiyat yükselmesi var.

Genç kuşağın nostalji eğilimi ve sosyal destek eğilimleri bu sektöre ayrı bir canlılık sağladı.

Bu durum bedavaya sayılabilir ikinciel atıkların değerini yükseltti.

Daha önce kırk krona aldığınız bir ceket 200 kron oldu.

Bu tür mağazalar, müzelerden daha çok ilgi çekiyor.

Günün her saati oraları kolaçan eden insanlarla bu yerler dolup boşalıyor.

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez

19 Şubat 2012, Stockholm

17 Şubat 2012 Cuma

Stockholm Antika Fuarı Alvsjö’de açıldı. Nordens Största Antik och İnredningsn Messa.. alt fron historiska...

Årets tema: Yılın teması: ‘Original och Originell’

Bugün 17 Şubat 2012, Stockholm.

İlk başta orta ve güngörmüş kuşak için çekimli olan bir fuardı.

Son yıllarda genç kuşak da bu eğilimi paylaşıyor.

Zevkle izlediğim etkinliklerin önünde gelen bir seçkinliktir bu fuar.

Burada bir ayraç bir parantez var.

Son yıllarda stockhom ‘ikinci el’ dükkanlarla doldu ve boşaldı.

Kişilerin özel hobi bağlamında yaptıkları ticari bir iş.

Bununla birlikte değişik kiliselerin kullanılmış eşyaları bağış olarak kabul etmeleriyle bu sektör çok canlandı.

Bazıları değişik semtlerde açtıkları büyük mağazalarla zincir oluşturan bu kiliseler, bu bağışları satarak düşkünlere yardım kampanyası sürdürüyor.

Konu böyle canlanınca antikacılık ile ikinci el ticaret sektörünün çizgileri biraz flu oldu.

Buna bir de özel hobi olarak ikinci el mağazaların açılması eklenince durum daha da uzmanlık ister oldu.

Üç ayrı kategoride bakalabilir bir sektör olduğunu unutmayalım.

İlk çok ciddi antikacılar. İki antika olmasa da ona yakın kalitede ikinci el mağazalar.

Bir de kiliselerin düşkünlere destek bağlamında sattıkları hemen her şey için açılmış mağazalar.

Kitaplar, camlar, kap kacak, kilim, halı, çeşitli giyecekler, takım taklavat, alet adavat..

avadanlılardan tutun da plak, kaset, film, çocuk giyitleri, her türlü mobilye ve

daha usa gelmeyen binbir türde mal değişik şekillerde atık olarak apartmanların altlarındaki boşluklara indiriliyor.

Buradan çöpe gidebilir bu eşyalar oradan toplanarak ikinci el yerlere ulaşıyordu.

Mannheim'de Marissa Epos adlı romanımı (1986-87) yazdığım dönem gördüm.

Almanlar ayın belli bir gününde sokağın bir yakasına bırakırdı bu tür eşyaları.

Şimdi orada durum, eğilimler nedir bilmiyorum. Fakat İsveç çok değişti.

Konu böyle canlanınca antikacılık ile ikinci el ticaret sektörünün çizgileri biraz flu oldu.

Buna bir de özel hobi olarak ikinci el mağazaların açılması eklenince durum daha da uzmanlık ister oldu.

Konuyu bugünlük burada bırakırken bir ayraç daha açayım.

Ahşap bir koltuk görünüyor ilk ve ikinci karelerde. Bu koltuk 32 bin İsveç kronudur.

Arka planda görünen dolap ise 26 bin İsveç kronudur.

Koltuk iki yüz yıllık, gelin koltuğu imiş. Sergilemiyorlar fakat damat koltuğu da varmış.

Şimdi bu koltuğu yakın mercek görelim.

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez

17 Şubat 2012, Stockholm

4 Aralık 2011 Pazar

Stockholm Medicinska Riksstämman (är sveriges största tvärvetenskapliga möte) İsveç’in en büyük bilimsel toplantısıdır...

Medicinska Riksstämman är sveriges största tvärvetenskapliga möte och erbjuder ett brett vetenskaplig program för olika specialiteter och kompetensnivåer från akutsjukvård till psykiatri.

Årets tema: Yılın teması: “Säkrare vård” Güvenli bakım.

İzlemek için ilgi alanına göre seçilecek en az yedi yüz adet ayrı program noktası vardı.

Burası Stockholm. Bugün, 4 Kasım 2011. İsveç Medicinska fuarı dün sona erdi.

Medicinska Riksstämman, İsveç’in en büyük bilimsel toplantısıdır ve değişik uzmanlıklarla ve uzmanlık düzeyleriyle akut kurtarmadan, psykiatriye kadar geniş bir bilimsel program sunmaktadır.

Här är ett axplock med utgångspunkt i temat. “Säkrare vård”.

Çıkış noktası olarak “ güvenlikli bakım” başlığı altında, konuşmacıları da belirlenmiş olan bazı konular şunlar:
-Hjärtta, kärl och lungsjukdomar.
-Barnas hälsa och vård.
-Etik och bemötande.
-Individ och samhälle
-Hud och könssjukdomar.
-Infektionssjukdomar.
-Inflammatoriska sjukdomar.
- Medicinska procedurer och tekniker
-Nervsystemets sjukdomar.
-Profession, organisisation och lärande
-Psykisk ohälsa.
-Reproduktiv hälsa.
-Åldrande.
-Tumörsjukdomar.

Neden bu tema seçildi?

Çünkü hasta güvenliği dünyanın her yerinde risk altında.

Sadece bakım ve gözetimdeki ihmaller nedeniyle ölen kaç hasta var, bilinmiyor.

Sağ ortadaki afişte: Üye ol ve daha iyi sağlık ve hasa gözetimi çalışmalarımıza destek ver, diyor.

Oysa o insanlar küçük bir yardım ve destekle kurtarılabilirler.

Baştan savma ya da önemsememe nedeniyla ölenler için bir çığlıktır bu fuar.

Bu nedenlerle yılın konusu hasta bakımı güvenliği gündem oldu.

Hasta güvenliği derken, bakımda ve gözetimde eksikliklikler...

Rutin işlemlerde hastanın güvenliğini etkileyen faktörler...

Hekim,gelişen en iyi bilgiyi hastasına verir.

Toplumda daha iyi sağlık koşulları için danışmalık yapan bir dernek..

Uzman bir organ olan İsveçli hekimler birliği (Svenska Läkaresällskapet) düzenlemesi bir fuar.

İlk gün açılışını yapan Amerikalı doktor Pronovost için özel duyurular yapıldı.

Peter Pronovost, (Profesor vid Johns hopkins Universty School of Medicine) narkos doktoru ve araştırmacı.

Time Magazin listesine göre dünyada sözü geçen en etkili yüz kişiden birisidir.

Yaptığı buluşla, yoğun bakımdaki hastalarda ölüm, yüz de otuz oranında düşmüş.

Yoğun bakımdaki hastaların yüzde kaçı kurtarılabiliyordu, kimse bilmiyor.

Şimdi Peter Pronovost yöntemi tüm dünyaya yayılmış bulunuyor.

Salt yoğun bakımdaki hastalar değil konu bu fuarda.

İnsan sağlığının, hastahanelerde ne tür risk altında olduğu temel konudur.

Hemen solda kamera karşısında konuşan İsveç Toplum Bakanı Göran Häglund.

Kendisini Toplum Bakanı olarak doğrudan ilgilendirdiği için (Social Minister ve Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı)evet, Göran Häglund da bu konuda ilk gün konuştu.

Öteki siyasetçiler de programlar çerçevesinde sahne aldılar.

İzlemek için ilgi alanına göre seçilecek en az yedi yüz adet ayrı program noktası var, diye bilgi verilmişti.

Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü de buradaydı.

WHO:s adına (chef för WHO:s patientsäkerhetsprogram) Edvard Kelley global açıdan hasta güvenliği konusunda konuştu.

Ayrıca tanınmış hasta güvenliği uzmanlarından (Charles Vincent, England, ve Erik Hollnager, Frankrike, Peter Pronovost, USA) dünyaca tanınmış hekimler yine bu konuda konferanslarla, fuara renk ve kalite kattılar.

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez

4 Aralık 2011, Stockholm

3 Aralık 2011 Cumartesi

Svenska Medicinska Riksstämman. Amerikalı Dr. Peter Pronovost'un açılış konuşmasını yaptığı sağlık fuarı dün sona erdi.

Karolinska Institutet de, Tıp Nobel Ödülleri veren kadrosu ile buradaydı.

Fuardaki stant göze gelen renkleriyle, bu fuara damgasını vurdu.

İlk gün, ilk karede verdiğim çiçek rengi de bunun simgesiydi. Bugün, 3 Kasım 2011.

Dünyanın bir çok yerinden konuk edilen bilim insanlarının katıldığı...

İki yüze yakın sempozyomun üç gün içinde tamamlandığı bir fuar dün sona erdi.

İlk bakışta gösterişi olmayan sönük bir fuar izlenimi verdi dışarıdan gelenlere.

Fakat kazın ayağı öyle değildi...

Yüzlerce bilim meraklısı salonları doldurdu.

İki yüze yakın sempozyomun hiç aksamadan sürmesi büyük bir başarıdır.

ABD, Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, Danimarka, İngiltere,

Norveç ve İsveç gibi ilkelerden davet edilen uzmanlar özel konuşmalar yaptılar.

Bu bir fuardan çok bir araştırma ve çalışma ortamı oldu.

Bilimsel yeni verilerin paylaşıldığı, keşiflerin masaya yatırıldığı bir buluşmalar gündemi oldu.

Fuar, üç ayrı kategoride çalışma platformu oluşturmuştu.

Programlara göre 1)genel sempozyumlar...

2)uzmanlık alanları içeren sempozyumlar ve

3)konuk biliminsanlarının konuşmaları.. olarak bu üç dalda izlence vardı.

Fuar alanı sakin bir ortam olarak dikket çekti. Salonlar sessiz meraklılarla doldu.

Dizgeli sunumlar aksamadan sürdü ve evet meraklılar salonları doldurdu.

Örneğin son dönem dünyaca ünlenen doktor Peter Pronovost’ın yaptığı açılış konuşması için özel ilgi vardı.

Bay Pronovost daha başka saatlerde de konuşmacı oldu.

Narkoz sisteminde yaptığı yenilik biliminsanları tarafından yararlı bulundu ve pek çok yerde kullanılmaya başlandı.

Bu buluş onu bir anda hem sağlık alanında tanınmasına yol açtı.

Sağlık sisteminde popüler olunca, medyada da yıldız haline geldi.

Buluşu sayesinde yoğun bakımda sağlanan güvenlikle, yoğun bakımda ölüm oranının yüzde otuz azaldığı söyleniyor.

Bu fuar şöyle bir tümce ile konuyu kamuoyuna sunuyor.

"Genom kunskap och dialog utvecklar vi vården tillsammans."

"Sağlıkta bakım ve gözetimi, bilim ve diyalog ile birlikte (biz) geliştiririz."

Svenska Läkaresällskapet (İsveç Hekimleri Derneği) organizasyonu olarak gerçekleştirildi.

Fuar bu anlamda tam da söylendiği gibi bilimsel buluşların, konuşma ortamına getirilişi oldu.

Ne yazıktır ki sağlık alanında yeni bilimsel buluşmaların konu olduğu ve paylaşıldığı bu büyük ortamda Türkiye'den kimseler yoktu...

Stockholm'de yaşayan Türkiye kökenli hızlı gazeticiler de ortada görünmediler bu fuar boyunca...

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez

3 Aralık 2011, Stockholm