Değerli İzleyici,
Stockholm’de her yeri kar bastı! Türkçede bir ‘al bastı’ deyimi vardır. Şimdi bir ‘kar bastı’ anlatısı ile karşınızdayım. Her şey çok iyi günlük güneşlik giderken apansızın lapa lapa kar yağışı başladı. Hatta güneşli gün Stockholm diye bir tanımla yaklaştım o gün konuya.
Köpek Fuarı’na koştuğumuz gündü. Akşam on sekiz sularında fuardan ayrıldığımızda, kapı önünde saçaklama karla karşılaştık. Geçer dedik. Geçmedi! Kar indi ve kış çöktü! Şöyle oldu yine de; yaşam sürdü ve sürüyor. Metrolar çalışıyor, evde sıcak ve soğuk sular akıyor. Elektrik kesintisi yok.
Mağazalar açık. Tam duyarlı bir etkinlikle, Stockholm Noel sükuneti yaşamakta. Kar yoksa, Noel’de tad yoktur! Böyle karsız Noel, yarım hatta zevksizdir buralardaki insanlar için. Şimdi caddeler çam ile evlerini süslemelerde gecikmiş olanlarla dolu. Haldır haldır süren devinimler, iki odak konuda yoğunlaşmaktadır.
BİR; çam satıcılarının önünde,eve 'julgran' götürmek için sırasında eksi 6-7 derecede sırasını bekleyen insanlar görürsünüz. Bu çam satıcıları sizi şaşırtmasın! Orman kıyımı değildir buralarda bu durum.
Sayısı çok az olan köylülerin, topraklarında her Noel için üretmeyi sürdürdükleri bir iş koludur buralarda. Burada ormanlar kişi mülkiyetidir. O az sayıda köylüler zamanı gelince kendi ormanlarında yetiştirdikleri,'Julgrana' dedikleri tek boy çamları satışa çıkarırlar.
Bizde pazara sebzesini götürüp satan köylüler gibi çıkarlar caddelerin işlek yerlerine ve iki hafta süreyle tek boy çamları satışa çıkarırlar.
Bir benzetme de yapabilirim. Bizde kurbanlık koçlar, koyunlar nasıl kentin belli yerlerinde alıcı beklerse, işte onlar da bu tür bir kurbanlık koyun gibi getirirler çamları. Çevreciler ses etmez bunlara. Çünkü bu bir iş koludur.
Bostanında ürettiği bamyayı ya da kabağı kent kasaba pazarına götüren aile ile, burada çamlarını pazara götüren aileler arasında bir fark yoktur. Evet hem de aile bireylerini kadın, kız, baba çam satarken, paket yaparken görürsünüz.
Bununla birlikte, plastik ağaçlar da vardır o konuda gerçek ağaç istemeyenler için.
BİR; çam satıcılarının önü.. dedim. İKİ; Noel bir aile, şöyle ki çok yakın aile bireylerinin Noel gününde akşam yemeği için bir araya geldikleri bir törendir. Özel yemek yenir. Aile dışı insanlar buluşmalara çağrılmaz.
ÜÇ; bu arada içki alım satımı hızlanır. Burada ‘tekel’ olan bir sistem var. İçki buralarda satılır, belli bir yaşın üstünde olanlar girebilir buralara. Bu anlamda içki tüketimi birkaç katına çıkar Noel’de.
Bir de Noel akşamı toplanan ailenin, çam ağacı karşısında armağan paketlerinin açılması bir tören olur. Özellikle çocuklu ailelerde coşku yükselir. Yalnızlık da var! Tek başına olanlar daha da hüzünlenir.
DÖRT; Yaşlıların ‘huzur evleri’ Noel öncesi boşalır, yaşayan aile bireyleri varsa bir iki gün için götürürler ve bir arada Noel'i yaşarlar.
Bu arada ailesi olmayan insanlar sokaklarda daha da donuk bakışlarla yanınızdan geçip giderler. Hızlı, kartal gözü gibi keskin gözlerinizin sezgi duyumu varsa, o beyaz tenli insanların yüzlerinde daha derinleşen hüzünlü çizgileri görürsünüz, koyu mavi gözlerini uzaklarda bırakıp sizinle göz göze gelmek istemeyenler çoğunluktadır. Örnekse, bugün her yer kapalıdır ve işte yalnız yaşayanların gidecekleri şöyle açık bir pastahane bile yoktur.
Özellikle Noel’de yalnızlık iki kat zordur. Yaşam dinamikleri felç edilmiş gibi, kar altında bırakılmış bisiklet çağrışımı verir Noel'de yalnızlık. Bu durumunda olanların melankolisini anlamak da zordur. Acısını, göz yaşını içine akıtmayı çok önceleri öğrenmiş bir toplumla karşı karşıya olduğunuzu İsveç’te unutmayın. Bir şey daha, Feryal Hanım'ın 'Orman Yüksek Okulu' çğrencilerinin Noel ağacı 'Julgrana' satışlarının başarılı video sunumu işte tam aşağıda; tıklamayı unutmayın!
Sevgi, içtenlik...
Tekin SonMez
Stockholm, 23 Aralık 2009