Medicinska Riksstämman är sveriges största tvärvetenskapliga möte och erbjuder ett brett vetenskaplig program för olika specialiteter och kompetensnivåer från akutsjukvård till psykiatri.
Årets tema: Yılın teması: “Säkrare vård” Güvenli bakım.
İzlemek için ilgi alanına göre seçilecek en az yedi yüz adet ayrı program noktası vardı.
Burası Stockholm. Bugün, 4 Kasım 2011. İsveç Medicinska fuarı dün sona erdi.
Medicinska Riksstämman, İsveç’in en büyük bilimsel toplantısıdır ve değişik uzmanlıklarla ve uzmanlık düzeyleriyle akut kurtarmadan, psykiatriye kadar geniş bir bilimsel program sunmaktadır.
Här är ett axplock med utgångspunkt i temat. “Säkrare vård”.
Çıkış noktası olarak “ güvenlikli bakım” başlığı altında, konuşmacıları da belirlenmiş olan bazı konular şunlar:
-Hjärtta, kärl och lungsjukdomar.
-Barnas hälsa och vård.
-Etik och bemötande.
-Individ och samhälle
-Hud och könssjukdomar.
-Infektionssjukdomar.
-Inflammatoriska sjukdomar.
- Medicinska procedurer och tekniker
-Nervsystemets sjukdomar.
-Profession, organisisation och lärande
-Psykisk ohälsa.
-Reproduktiv hälsa.
-Åldrande.
-Tumörsjukdomar.
Neden bu tema seçildi?
Çünkü hasta güvenliği dünyanın her yerinde risk altında.
Sadece bakım ve gözetimdeki ihmaller nedeniyle ölen kaç hasta var, bilinmiyor.
Sağ ortadaki afişte: Üye ol ve daha iyi sağlık ve hasa gözetimi çalışmalarımıza destek ver, diyor.
Oysa o insanlar küçük bir yardım ve destekle kurtarılabilirler.
Baştan savma ya da önemsememe nedeniyla ölenler için bir çığlıktır bu fuar.
Bu nedenlerle yılın konusu hasta bakımı güvenliği gündem oldu.
Hasta güvenliği derken, bakımda ve gözetimde eksikliklikler...
Rutin işlemlerde hastanın güvenliğini etkileyen faktörler...
Hekim,gelişen en iyi bilgiyi hastasına verir.
Toplumda daha iyi sağlık koşulları için danışmalık yapan bir dernek..
Uzman bir organ olan İsveçli hekimler birliği (Svenska Läkaresällskapet) düzenlemesi bir fuar.
İlk gün açılışını yapan Amerikalı doktor Pronovost için özel duyurular yapıldı.
Peter Pronovost, (Profesor vid Johns hopkins Universty School of Medicine) narkos doktoru ve araştırmacı.
Time Magazin listesine göre dünyada sözü geçen en etkili yüz kişiden birisidir.
Yaptığı buluşla, yoğun bakımdaki hastalarda ölüm, yüz de otuz oranında düşmüş.
Yoğun bakımdaki hastaların yüzde kaçı kurtarılabiliyordu, kimse bilmiyor.
Şimdi Peter Pronovost yöntemi tüm dünyaya yayılmış bulunuyor.
Salt yoğun bakımdaki hastalar değil konu bu fuarda.
İnsan sağlığının, hastahanelerde ne tür risk altında olduğu temel konudur.
Hemen solda kamera karşısında konuşan İsveç Toplum Bakanı Göran Häglund.
Kendisini Toplum Bakanı olarak doğrudan ilgilendirdiği için (Social Minister ve Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı)evet, Göran Häglund da bu konuda ilk gün konuştu.
Öteki siyasetçiler de programlar çerçevesinde sahne aldılar.
İzlemek için ilgi alanına göre seçilecek en az yedi yüz adet ayrı program noktası var, diye bilgi verilmişti.
Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü de buradaydı.
WHO:s adına (chef för WHO:s patientsäkerhetsprogram) Edvard Kelley global açıdan hasta güvenliği konusunda konuştu.
Ayrıca tanınmış hasta güvenliği uzmanlarından (Charles Vincent, England, ve Erik Hollnager, Frankrike, Peter Pronovost, USA) dünyaca tanınmış hekimler yine bu konuda konferanslarla, fuara renk ve kalite kattılar.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez
4 Aralık 2011, Stockholm
4 Aralık 2011 Pazar
3 Aralık 2011 Cumartesi
Svenska Medicinska Riksstämman. Amerikalı Dr. Peter Pronovost'un açılış konuşmasını yaptığı sağlık fuarı dün sona erdi.
Karolinska Institutet de, Tıp Nobel Ödülleri veren kadrosu ile buradaydı.
Fuardaki stant göze gelen renkleriyle, bu fuara damgasını vurdu.
İlk gün, ilk karede verdiğim çiçek rengi de bunun simgesiydi. Bugün, 3 Kasım 2011.
Dünyanın bir çok yerinden konuk edilen bilim insanlarının katıldığı...
İki yüze yakın sempozyomun üç gün içinde tamamlandığı bir fuar dün sona erdi.
İlk bakışta gösterişi olmayan sönük bir fuar izlenimi verdi dışarıdan gelenlere.
Fakat kazın ayağı öyle değildi...
Yüzlerce bilim meraklısı salonları doldurdu.
İki yüze yakın sempozyomun hiç aksamadan sürmesi büyük bir başarıdır.
ABD, Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, Danimarka, İngiltere,
Norveç ve İsveç gibi ilkelerden davet edilen uzmanlar özel konuşmalar yaptılar.
Bu bir fuardan çok bir araştırma ve çalışma ortamı oldu.
Bilimsel yeni verilerin paylaşıldığı, keşiflerin masaya yatırıldığı bir buluşmalar gündemi oldu.
Fuar, üç ayrı kategoride çalışma platformu oluşturmuştu.
Programlara göre 1)genel sempozyumlar...
2)uzmanlık alanları içeren sempozyumlar ve
3)konuk biliminsanlarının konuşmaları.. olarak bu üç dalda izlence vardı.
Fuar alanı sakin bir ortam olarak dikket çekti. Salonlar sessiz meraklılarla doldu.
Dizgeli sunumlar aksamadan sürdü ve evet meraklılar salonları doldurdu.
Örneğin son dönem dünyaca ünlenen doktor Peter Pronovost’ın yaptığı açılış konuşması için özel ilgi vardı.
Bay Pronovost daha başka saatlerde de konuşmacı oldu.
Narkoz sisteminde yaptığı yenilik biliminsanları tarafından yararlı bulundu ve pek çok yerde kullanılmaya başlandı.
Bu buluş onu bir anda hem sağlık alanında tanınmasına yol açtı.
Sağlık sisteminde popüler olunca, medyada da yıldız haline geldi.
Buluşu sayesinde yoğun bakımda sağlanan güvenlikle, yoğun bakımda ölüm oranının yüzde otuz azaldığı söyleniyor.
Bu fuar şöyle bir tümce ile konuyu kamuoyuna sunuyor.
"Genom kunskap och dialog utvecklar vi vården tillsammans."
"Sağlıkta bakım ve gözetimi, bilim ve diyalog ile birlikte (biz) geliştiririz."
Svenska Läkaresällskapet (İsveç Hekimleri Derneği) organizasyonu olarak gerçekleştirildi.
Fuar bu anlamda tam da söylendiği gibi bilimsel buluşların, konuşma ortamına getirilişi oldu.
Ne yazıktır ki sağlık alanında yeni bilimsel buluşmaların konu olduğu ve paylaşıldığı bu büyük ortamda Türkiye'den kimseler yoktu...
Stockholm'de yaşayan Türkiye kökenli hızlı gazeticiler de ortada görünmediler bu fuar boyunca...
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez
3 Aralık 2011, Stockholm
Fuardaki stant göze gelen renkleriyle, bu fuara damgasını vurdu.
İlk gün, ilk karede verdiğim çiçek rengi de bunun simgesiydi. Bugün, 3 Kasım 2011.
Dünyanın bir çok yerinden konuk edilen bilim insanlarının katıldığı...
İki yüze yakın sempozyomun üç gün içinde tamamlandığı bir fuar dün sona erdi.
İlk bakışta gösterişi olmayan sönük bir fuar izlenimi verdi dışarıdan gelenlere.
Fakat kazın ayağı öyle değildi...
Yüzlerce bilim meraklısı salonları doldurdu.
İki yüze yakın sempozyomun hiç aksamadan sürmesi büyük bir başarıdır.
ABD, Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, Danimarka, İngiltere,
Norveç ve İsveç gibi ilkelerden davet edilen uzmanlar özel konuşmalar yaptılar.
Bu bir fuardan çok bir araştırma ve çalışma ortamı oldu.
Bilimsel yeni verilerin paylaşıldığı, keşiflerin masaya yatırıldığı bir buluşmalar gündemi oldu.
Fuar, üç ayrı kategoride çalışma platformu oluşturmuştu.
Programlara göre 1)genel sempozyumlar...
2)uzmanlık alanları içeren sempozyumlar ve
3)konuk biliminsanlarının konuşmaları.. olarak bu üç dalda izlence vardı.
Fuar alanı sakin bir ortam olarak dikket çekti. Salonlar sessiz meraklılarla doldu.
Dizgeli sunumlar aksamadan sürdü ve evet meraklılar salonları doldurdu.
Örneğin son dönem dünyaca ünlenen doktor Peter Pronovost’ın yaptığı açılış konuşması için özel ilgi vardı.
Bay Pronovost daha başka saatlerde de konuşmacı oldu.
Narkoz sisteminde yaptığı yenilik biliminsanları tarafından yararlı bulundu ve pek çok yerde kullanılmaya başlandı.
Bu buluş onu bir anda hem sağlık alanında tanınmasına yol açtı.
Sağlık sisteminde popüler olunca, medyada da yıldız haline geldi.
Buluşu sayesinde yoğun bakımda sağlanan güvenlikle, yoğun bakımda ölüm oranının yüzde otuz azaldığı söyleniyor.
Bu fuar şöyle bir tümce ile konuyu kamuoyuna sunuyor.
"Genom kunskap och dialog utvecklar vi vården tillsammans."
"Sağlıkta bakım ve gözetimi, bilim ve diyalog ile birlikte (biz) geliştiririz."
Svenska Läkaresällskapet (İsveç Hekimleri Derneği) organizasyonu olarak gerçekleştirildi.
Fuar bu anlamda tam da söylendiği gibi bilimsel buluşların, konuşma ortamına getirilişi oldu.
Ne yazıktır ki sağlık alanında yeni bilimsel buluşmaların konu olduğu ve paylaşıldığı bu büyük ortamda Türkiye'den kimseler yoktu...
Stockholm'de yaşayan Türkiye kökenli hızlı gazeticiler de ortada görünmediler bu fuar boyunca...
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez
3 Aralık 2011, Stockholm
1 Aralık 2011 Perşembe
Stockholm, Sweden. Bugün, 1 Aralık 2011. İstanbul 30. Kitap Fuarı'ndan sonra, Stockhom'de sağlık fuarındayım...
Burası Stockholm. Bugün, 1 Aralık 2011. Anlatılacak çok şey var.
Her zaman olduğu gibi bir uçtan tutarak ilerliyorum yazmak için.
Buraya, kütüphaneye gelirken muhteşem düşünceler, fikirler gelip geçti kafamdan.
Onları not edemezdim. Etmeyi denemedim de. Her şey çok hızlı geçip uçuyordu.
Ne elim, ellerim ne de kalemim, kalemlerim yetişemezdi onlara.
Tıpkı insanın durduramadığı ölüm gibi bir hız vardı her şeyde.
Yine de minicik bir umudum vardı, kafamda bir iki kırpıntı kalır diye...
Ne oldu? Tam da buraya geldim, tümü de yitip gittiler!
Oysa biraz kıpırdasalar? Şöyle bir rüzgar geri savursa onları!
Yüzlerce yıl üstünden geçmiş arkeolojik kalıntılara dönüştü güzel ve parlak düşüncelerim.
İşte sözcükler dünyası, yaratıcının, yazarın dünyası böyledir.
Bu nedenle onlar anlaşılmakta zorlukla karşılaşırlar.
Ne, neler gelip geçti zihinsel penceremden? Daha nesnel bir dünyaya dönmeliyim.
Şöyle oldu! Fuardan yola çıktığımda ıslak ve karanlık bir yol karşıladı beni.
Fakat tuhaf bir paradoks gibi ışık ıçınde yanıp sönüyordu kafamın içi.
Oysa bugün zorlu bir gün geçirdi bu satırların yazarı.
Haykırdığı, çığlılar attığı bir gün olarak, özel tarihine yazıldı bu gün bu yazarın.
Böyle alabildiğine çığırışla ortaya dökülen bu ses, belki de bundan on, on beş yıl önce Vietnam’da, Saygon’da pasaportunun, tüm paralarının ve kamera zomlarının, koca bir meydanda, göz önünden çalındığı günde atılan haykırışlarla özdeş tutulabilir.
Üstelik kitlesel bir seyirlik gibi bu olayı izleyen Saygonlular, bu çığrışa ve yardım istemeye en küçük bir refleksle yanıt vermemişlerdi.
Hem de gözünün önünde olup bitti tüm olay. Sessizlikle karşılaştı bu çığılıklar o gün Saygon’da.
Oysa bugün, olgun bir hemşire, bu satırların yazarının elini tuttu ve karnına bastırdı. dedi ki; "Senin acını yirmi kat fazlasıyla duyumsuyorum."
Bu olay bir hastanede geçti. Bu kez doktorun adı Yine Lars olarak karşıma çıktı.
Bu kincinci Lars! Birinci Lars on yıl önce Köyceğiz'de kırılan kaval kemiğim için diz kapağımdan bileğime dek uzun bir çiviyi çekiçleyerek çakan ve vidalayan Doktor Lars oldu.
Her ne ise bugün de bir sessizlik filmi gibi gelip geçti günün öteki yarısı.
Öğleden önce atılan çığıklar, öğleden sonra sessizliğe bıraktı yerini.
Bu nasıl oldu? Şöyle oldu. Fuardan çıktım. Tren iki istasyon sonra Güney’e varacaktı.
Ben sürdürdüm ve T-Central denilen istasyona vardım. Sonra eve döndüm.
Bu süre içinde dikkatimi bir kez daha çeken konu şu oldu.
Trende sadece yabancılar konuşuyordu.
İsveçli, İskandinavyalı diyebileceğim insanlar suskun ve sessizdi.
Onlar ya bir mesaj yazıyordu telefonda ya da derin düşüncelere dalmışlar ve hüzünle oturuyorlardı.
Uzaydaki yalnızlığa, ilk o insanların gitme cesaretini göstereceğini düşündüm o sırada.
Bizimkiler, Ortadoğulular, Afrikalılar, Hindistanlılar, İspanyolca konuşan mestizolar, Orta Asyalılar kesinlikle o yalnızlığa dayanamazlar.
Uzaydaki yalnızlık duygusu için bu ülkenin insanları epey bir zamandan beri hazırlar.
İşte bunları düşündüm. Fuarda, Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı da konuştu.
Sağ köşede en altta onun fotoğrafını sunuyorum.
Yarın fuardan söz edeceğim.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez
1 Aralık 2011, Stockholm
Her zaman olduğu gibi bir uçtan tutarak ilerliyorum yazmak için.
Buraya, kütüphaneye gelirken muhteşem düşünceler, fikirler gelip geçti kafamdan.
Onları not edemezdim. Etmeyi denemedim de. Her şey çok hızlı geçip uçuyordu.
Ne elim, ellerim ne de kalemim, kalemlerim yetişemezdi onlara.
Tıpkı insanın durduramadığı ölüm gibi bir hız vardı her şeyde.
Yine de minicik bir umudum vardı, kafamda bir iki kırpıntı kalır diye...
Ne oldu? Tam da buraya geldim, tümü de yitip gittiler!
Oysa biraz kıpırdasalar? Şöyle bir rüzgar geri savursa onları!
Yüzlerce yıl üstünden geçmiş arkeolojik kalıntılara dönüştü güzel ve parlak düşüncelerim.
İşte sözcükler dünyası, yaratıcının, yazarın dünyası böyledir.
Bu nedenle onlar anlaşılmakta zorlukla karşılaşırlar.
Ne, neler gelip geçti zihinsel penceremden? Daha nesnel bir dünyaya dönmeliyim.
Şöyle oldu! Fuardan yola çıktığımda ıslak ve karanlık bir yol karşıladı beni.
Fakat tuhaf bir paradoks gibi ışık ıçınde yanıp sönüyordu kafamın içi.
Oysa bugün zorlu bir gün geçirdi bu satırların yazarı.
Haykırdığı, çığlılar attığı bir gün olarak, özel tarihine yazıldı bu gün bu yazarın.
Böyle alabildiğine çığırışla ortaya dökülen bu ses, belki de bundan on, on beş yıl önce Vietnam’da, Saygon’da pasaportunun, tüm paralarının ve kamera zomlarının, koca bir meydanda, göz önünden çalındığı günde atılan haykırışlarla özdeş tutulabilir.
Üstelik kitlesel bir seyirlik gibi bu olayı izleyen Saygonlular, bu çığrışa ve yardım istemeye en küçük bir refleksle yanıt vermemişlerdi.
Hem de gözünün önünde olup bitti tüm olay. Sessizlikle karşılaştı bu çığılıklar o gün Saygon’da.
Oysa bugün, olgun bir hemşire, bu satırların yazarının elini tuttu ve karnına bastırdı. dedi ki; "Senin acını yirmi kat fazlasıyla duyumsuyorum."
Bu olay bir hastanede geçti. Bu kez doktorun adı Yine Lars olarak karşıma çıktı.
Bu kincinci Lars! Birinci Lars on yıl önce Köyceğiz'de kırılan kaval kemiğim için diz kapağımdan bileğime dek uzun bir çiviyi çekiçleyerek çakan ve vidalayan Doktor Lars oldu.
Her ne ise bugün de bir sessizlik filmi gibi gelip geçti günün öteki yarısı.
Öğleden önce atılan çığıklar, öğleden sonra sessizliğe bıraktı yerini.
Bu nasıl oldu? Şöyle oldu. Fuardan çıktım. Tren iki istasyon sonra Güney’e varacaktı.
Ben sürdürdüm ve T-Central denilen istasyona vardım. Sonra eve döndüm.
Bu süre içinde dikkatimi bir kez daha çeken konu şu oldu.
Trende sadece yabancılar konuşuyordu.
İsveçli, İskandinavyalı diyebileceğim insanlar suskun ve sessizdi.
Onlar ya bir mesaj yazıyordu telefonda ya da derin düşüncelere dalmışlar ve hüzünle oturuyorlardı.
Uzaydaki yalnızlığa, ilk o insanların gitme cesaretini göstereceğini düşündüm o sırada.
Bizimkiler, Ortadoğulular, Afrikalılar, Hindistanlılar, İspanyolca konuşan mestizolar, Orta Asyalılar kesinlikle o yalnızlığa dayanamazlar.
Uzaydaki yalnızlık duygusu için bu ülkenin insanları epey bir zamandan beri hazırlar.
İşte bunları düşündüm. Fuarda, Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı da konuştu.
Sağ köşede en altta onun fotoğrafını sunuyorum.
Yarın fuardan söz edeceğim.
Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez
1 Aralık 2011, Stockholm
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)